Kaygı Bozuklukları
Kaygı; nedeni bilinmeyen, içten gelen, belirsiz, korku, sıkıntı, kötü bir şey olacakmış endişesi ile yaşanan bir bunaltı duygusudur. Yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan bir çeşit alarm duygusudur. Çok hafif gerginlik ve tedirginlikten panik derecesine varan değişik yoğunluklarda olabilir.
Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi kaygı bozuklukları görülebilir. Ancak çocukların kaygı ve endişe kaynakları ve bunlara karşı gösterdikleri belirtiler erişkinlerden farklı olabilir. Çocukların normal gelişim dönemlerinde bazı korku ve kaygıları olabilmekle birlikte bunlar çoğunlukla geçici özelliktedir. Eğer çocuklardaki bu kaygı ve korkular kaybolması beklenilen yaşta hala devam ediyor, çocuk ve ailenin hayatında zorluk oluşturuyor ve çocuğun işlevselliğini bozuyorsa kaygı bozukluğundan bahsedilebilir.
Çocuklarda en sık karşılaşılan kaygı bozuklukları; ayrılık kaygısı bozukluğu, sosyal fobi, özgül fobi, yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozukluktur.
Ayrılık Kaygısı Bozukluğu
Ayrılık kaygısı, çocuğun normal gelişiminin bir parçasıdır. İlk altı aydan sonra gözlenebilir ve 15-21. Aylar arasında şiddetlenir. Üçüncü yılda bu kaygı azalmaya başlar.
Ayrılık kaygısı bozukluğu temel bağlanma figürlerinden (genellikle anne-baba) ayrılmaya karşı gösterilen aşırı korku ve kaygıyla karakterizedir. Çocuğun evden ya da bağlandığı kişilerden ayrılma ile ilgili aşırı kaygı duyması, ayrılma ile ilgili kabuslar görmesi, anne-baba ayrılacağı zaman ağlama ve onlara yapışma, ayrıldığı zaman davranış sorunları gösterme ve anneden ayrılmamak için okula gitmeme gibi davranışları içermektedir. Bu durum çocuğun özellikle okula devam etmesini zorlaştırdığı gibi sosyal ilişkilerde ve aile yaşantısında ciddi zorluk ve kısıtlamalara yol açar. Ayrılık kaygısı bozukluğu tanısının konması için belirtilerin en az dört hafta sürmesi ve çocuğun yaşı ile uyumlu olmaması gerekir.
Sosyal Fobi (Sosyal Kaygı Bozukluğu)
Sosyal kaygı bozukluğu çocukların yabancı oldukları veya fazla tanımadıkları ortamlarda ya da kendi evlerinde yabancı kişilerle konuşmama, iletişim kurmakta zorlanma, çekingenlik, ürkeklik gibi davranışlar sergilemesi ile karakterizedir. Sosyal kaygı bozukluğunda korkulan durumlar toplum önünde konuşma ve performans, sosyal toplantılara katılma ve yabancılarla konuşmayı içerebilir. Sosyal kaygı bozukluğu günlük işlevselliği bozar, çünkü maruz kalanlar kaygıyı uyaran durumlardan kaçınır ya da çok yoğun bir baskı ile karşı koymaya çalışırlar. Sosyal kaygı bozukluğu olan çocuk ve ergenler aşırı şekilde utanç, olumsuz anlaşılma ve reddedilme gibi kaygılara odaklanırlar. Bu çocuklar korkulan durumla karşılaştıklarında heyecan, titreme, kalp çarpıntısı, terleme gibi kaygıyla ilişkili bedensel belirtiler gösterebilirler. Sosyal kaygı bozukluğu olan bir çocuk sınıf içinde veya topluluk önünde konuşmakta, yaşıtları ile oyunlara katılmakta, topluma açık yerlerde yemek yemekte önemli zorluklar yaşayabilir. Bununla birlikte bu çocuklar evde anne-babalarıyla birlikteyken ya da yakın arkadaşlarıyla oynarken genelde tamamen normaldir. Tedavi edilmemiş sosyal fobi okul reddi, eğitim hayatının erken sonlandırılması ya da çalışma grubuna katılmada yetersizlik ile son bulabilir.
Özgül Fobi
Özgül fobi belirgin, inatçı, aşırı, anlamsız ve günlük yaşantıyı bozan korkulardan oluşur. Bu korkular özgül bir nesnenin varlığı ya da varlığını anımsama (böcekler, hayvanlar, yükseklik, kan görme vs) ile alevlenebilir. Fobik uyarana maruz kalma aniden panik atak gibi bir kaygı cevabını uyarabilir. Erişkinlerdekinden farklı olarak çocuklar sıklıkla korkularının aşırı ve anlamsız olduğunu fark etmeyebilir. Çocuklarda sıklıkla görülen özgül fobiler başta hayvanlar (kedi, köpek, kuş, sinek, böcek vs) olmak üzere karanlık ve kalabalık ortamlardır. Çocuklar fobik uyaranla karşılaştığında aşırı kaygı, ağlama, huysuzluk, donup kalma ya da sarılma gibi belirtiler gösterebilirler.
Yaygın Kaygı Bozukluğu
Yaygın kaygı bozukluğu aşırı ve kontrol edilemeyen şiddette kaygı ile giden bir bozukluktur. Yaygın kaygı bozukluğu ile ilişkili kaygılar tek bir alanla sınırlı değildir. Çocuklar ve ergenlerde görülen yaygın kaygı bozukluğundaki korkular ve kaygılar özellikle yeterlilik, kabul görme, davranışların toplumsal normlara uygun olup olmaması ile ilişkilidir. Gelecek, yeni ve alışılmamış durumlarla ilişkili kaygılar bozuklukta görülen önemli kaygı alanlarıdır. Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklar sürekli huzursuz, kaygılı, gergin, çabuk öfkelenen, bir türlü rahat olamayan veya rahatlatılamayan çocuklardır. Bu çocuklar sıklıkla çevreleri tarafından yatıştırılma beklentisi içindedirler. Baş ağrısı, karın ağrısı ve uyku sorunları gibi bedensel yakınmalar oldukça sık görülür. Yaygın kaygı bozukluğu tanısının konabilmesi için kaygı düzeyinin kişinin günlük işlevlerini olumsuz etkilemesi, ayrıca yakınmaların en az altı ay boyunca devam etmesi gerekir.
Panik Bozukluk
Panik bozukluk sık sık tekrarlayan panik atakların olduğu bir kaygı bozukluğudur. Panik atak bir bireyde aniden başlayıp, bedensel (çarpıntı, terleme, karın ağrısı, baş dönmesi vs) ve düşünsel (öleceğim, çıldıracağım, kendimi kontrol edemeyeceğim) belirtiler ve davranışlarla (donup kalma, bayılma vs) ortaya çıkan bir durumdur. Panik atak pek çok duruma bağlı olabilir. Çocuklarda görülen panik ataklar çoğunlukla bir stres ve korku durumunda tepki olarak ortaya çıkar. Bazı tıbbi durumlar panik bozukluk tanısı ile karışabilir. Panik bozukluk tanısı konmadan önce mutlaka diğer tıbbi durumlar ve başka psikiyatrik tanılar gözden geçirilmelidir.
Tedavi
Kaygı bozuklukları olan çocukların çoğunun ebeveyninde de benzer kaygı bozukluğu veya kişilik özellikleri bulunmaktadır. Kaygı bozukluğu hem genetik olarak çocuklara aktarılabilmekte hem de kaygılı bir ebeveyn tarafından yetiştirilmek çocuklarda kaygı bozukluklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Korku ve kaygı doğuştan getirilen özellikler olmakla birlikte öğrenme ve model alma yoluyla da kazanılan ve sürdürülen durumlardır. Aşırı kaygılı, korkulu ve endişeli anne-babaların çocuk yetiştirmedeki tutum ve davranışları çocuklarda kaygı bozukluklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırabilmekte ve belirtilerin kötüleşmesinde ya da pekiştirilmesinde etkili olabilmektedir. Bu nedenle kaygı bozukluğu tanısı konulan çocuğun ailesi de bu açıdan değerlendirilmeli ve tedavi edilmesi gereken düzeyde ise ebeveynler de tedavi edilmelidir. Aynı zamanda kaygıları ve korkuları nedeniyle çocuğa kızılmamalı, çocuk dışlanmamalı, cezalandırılmamalı ve dalga geçilmemelidir. Kaygı ve korkuların çocuğun elinde olmadan yaşadığı durumlar olduğu anlayışla karşılanmalı, diğer çocukların ve yetişkinlerin de kaygı ve korkuları olabildiği çocuğa dile getirilmelidir.
Kaygı bozukluğu olan çocuklarda psikoterapi ve eğitici yöntemler çocuğun kaygı ve korkularını azaltmada ve bunlarla baş etmesini sağlamada yardımcıdır. İlaç tedavisi özellikle kaygı ve korkuları yoğun olan çocuklarda kısa sürede iyileşme sağlamada yardımcı olurlar. İlaç tedavisinin etkili olabilmesi için yeterli doz ve sürede kullanılması gerekir.